Edebiyat dünyasında, toplumda ve ve kendi dünyasında bocalayan insanı, aydını, yöneticiyi ve toplumu anlatan onlarca eser var. Bunlardan biri de Elias Canetti'nin Körleşme adlı eseri... Elias Canetti romanı yazarken öyle planlı ilerlemiş ki eseri üç başlığa ayırmış: Dünyasız Bir Kafa, Kafasız Bir Dünya ve Kafadaki Dünya. Bölümlerin adı da alelade seçilmiş değil. Bölümlerin içeriğiyle ilgili olarak bilinçli bir şekilde seçilmiş olan isimler.
Dünyasız Bir Kafa adını verdiği birinci bölümde daha çok kitabın ana kişisi tanıtılıyor. Kişiliği, düşünce yapısı ve dünyaya bakış açısı... Profesör Kien, kırk yaşlarında kitaplarla özel bir bağı olan sinolog. İnsanlarla iletişimi sınırlı olduğundan dışarıdan kibirli ve işi dışında bir şeye ilgili olmayan adam resmi çizer. Fazla konuşmuyor ve bunu vakit kaybı olarak görüyor. Bekar. Çünkü ona göre evlilik büyük bir sorumluluk ve cocuklar ilgiye ve bakıma muhtaç rahatsız edici evlilik unsuru ürünler. Kadınlar da 'görevi' annelik ve başka şeylere de burnunu sokmayı seven evliliğin diğer taşıyıcı elemanı. Bundan dolayı onlar da rahatsız edici unsurlardan biri haline geliyor.
İnsanlar, genel olarak tembel ve yalancıydı profesör için. Onun için bilim, gerçekler ve kitapları var. İnsanlar onun düzeninde sıradan birer detaydan ibaretlerdi. Profesör bunu düşünse de karşı taraftaki insanlara göre de kendisi tam bir merak edilesi biriydi. İnsanların onu merak etmesinin nedeni, sessiz ve kapalı kutu halinin diğerlerinin dikkatini çekmesiydi... Profesör, kendi dışında kalan herkesi küçümseyen ve görmezden gelinen bir detay olarak adlandırır... Profesör, evinde hizmetçisi Therese Krumbholz ile yaşıyordu. Zeki ve çoğu işin üstesinden gelen Therese işinden memnun olmasına rağmen Kein'e şüpheyle yaklaşıyordu. Kein'e, göre hizmetçisi değersiz biriydi. İşlerine iyi odaklanması ondan rahatsız olmamak adına yeterli neden sunabilirdi.
Bir gün Therese ve Kien şaşırtıcı şekilde aynı noktaya çekildiler ve bu durum Kien için oldukça sıradışı idi... Kien için bu olay her beklenmedik bir durgunluğun önünü açmıştı. Kien bir gün kendini görmeyen anlamayan biri olarak hissetti. Kavrayışına zarar veren bu değerlendirme süreci kendisini mi içinde toplumu mu değerlendirirken kafasına dank edecekti? Yoksa bu durum yıllardan beri görmediği bir durumun yaratımı mıydı? Toplumdan soyutlanmak kendisine yabancılaşmasının direngeninin kırıldığı nokta mıydı... Yalnız kalmayı istemek ne zamana kadar var olan bir istek, kendince verdiği bir karar olmaya devam edecekti ki... Hem insanın yalnızlık derecesini ölçen bir metrik, kübik yahut litrik değer yoktu ki. Bu da insanın toplumun tamamen dışında kalmasını yahut tamamen içine karışıp erimesine yardımcı olacak bir şeydi. Karakterler arası geçişin böylesi enteresan bir zemin yarattığı ilginç bir öykü bu.
Eser, bencilliğin kurduğu dünyanın korkunçluğunu gözler önüne sererken egoları, güvensizlikleri, aşağılık kompleksleri, kendini beğenmişlikleri de görmezden gelmeyecek unsurlar sunuyor... Bu yaratım tamamen yaratıcı zekanın ürünü ve sorgulayan yaklaşımı içine alıyor... Kendi olan insanın varlığıyla bu eserde karşılaşıyoruz. Profesörün küçümsemesiyle geçen zaman dilimleri, hizmetçinin kendinden başkasını düşünmemesi bencilliği, Grob'un erdemden uzak oluşu... Eserdeki her karakterin varlığının gerçek hayata teması ürkütücü hatta korkutucu olabiliyor... Fakat eserdeki duygu geçişleri insanı düşünmekten koparmadan sinir edici gerceklere parmak basıyor... Eser adeta günün panoraması gibi kendi dünyasından çıkamayan, içinde yaşadığı dünyadan bihaber olan Kein'in yaşamı okunası geliyor...
Ümran İSTEK
Comments