Bugünkü yolculuğumuz yerli bir kabile şefinin kendi kabilesine Avrupa'da gördüğünü anlattığı "Göğü Delen Adam" adlı roman... İnsanoğlu hayat yolculuğunda aklı erdiği andan itibaren bazen kendini sorgusuz bir hayatın kucağına bırakıyor. Memnun etmek zorunda kaldığı ailesi, kırmak istemediği arkadaşları, sevgisinden kendinden emin olduğu kadar emin olduğu sevgilisini hep memnun etmek, gözlemlemek zorunda hisseder. Aslında bu kucağımıza bırakılmış hissiyat hoşumuza gitmediği vakit sorgumuz başlar. Bu sadece durumları kapsamaz aynı zamanda sevmediğimiz biri de bu sorgulama hissini yaratır. Hoşumuza gitmeyen biri ya da bir durumla karşılaşınca "Ne hakla bunu söyler?" "Kaçıncı yüzyıldayız, kaldı mı bunlar?" Soruları dilimizin ucuna gelir gelir de döner. Buram buram medeniyeti sorgulayan cümlelerle hayatı sorgular ve sorgulatırken empati gücümüzü devreye koyarız bazen. İşte bu roman da tam böyle bir empatik sürecin ürünü. Edici Scheurmann'ın penceresinden çoğu zaman medeniyetin merkezi şehirler, caddeler, sokaklarmış gibi davranan ve taşra yahut gelenekten kopamayan, bizden daha az medeni(!) gördüğümüz çoğu zaman küçümser gözlerle baktığımız insanların ayrıntıları görme gücünü anlatır bize.
Hayatın akışında çoğu zaman gözümüzden kaçan bir ayrıntıyı yahut bir detayı makul bir zeminde biz fark edemezken başka insanların gözünde mükemmel bir detay, keyifle anlatılacak bir durum olduğunu bizlere aktarır başka bir gözden yazar. Medeniyet denen kıtalardan uzakta, Samoa Adaları'nda yaşayan Polenazyalı halk şefi Tuavii' nin ağzından mektup mektup dinliyoruz öyküyü. Tuvaii, gezip gördüğü her medeniyet parçasını mektuplarla okuyucuya aktarır. Polinezya şefi Avrupa'dan mektuplarla anlatır halkı. Tuhaf ve çekici bulur. Anlamsız bulduğu davranışları da ifade eder sıkça... Papalagi dediği beyaz insanlar, yabancıları kendi derin gözlemleriyle anlatır. Gelgelelim dar sözlük anlamıyla yetinmeyen Tuavii, Samoa'ya misyonerlik faaliyetleri için gelen medeni halkı göğün mavisini ve denizin mavisini beyaz yelkenleriyle delip gelen bu insanlara "Göğü Delen İnsan" der. Çünkü onlara göre ufuktaki beyaz yelken adeta gök ve denizi dele dele kıyılara gelir. İşte doğanın kucağında teknolojiden uzak, kültürün yoğun yoğun yaşandığı bu topraklara empatisini getiremeyen adam yerli halk için göğü delen adamlar vardır. Kültürüne yabancı ve uzak bulduğu bu adamlara Papalagi derken kendilerini zorlanmış bulmazlar. Tam da bu noktada Tuvaii şefi bize bambaşka bir pencere ve gözden bakarak bazı ayrıntılar sunar, bazı bilgiler verir, medeniyetin göremediğini sunar. Sistem eleştirisini en doğal yöntemle yapar. Bu yöntem halkına mektupla ulaşan şefin kendi doğallığını yitirmediği sözcükleri kullanırken medeniyetin giyiminden zaman kavramına, yeme kültüründen sevgi anlayışına, insani ilişkilerinden doğaya yaklaşımına ve kendine saygısına kadar birçok noktada eleştirilerde bulunduğunu görmekteyiz.
Deyim yerindeyse bize normal gelen ne varsa onun penceresinde kendine eleştirilecek bir yön sunmuştur. Ve bunu kendi gözlemleri sonucu elde ederken aslında sonuna kadar haklı yönler geliştirir. Ayrıca Samo adasındaki dünyaya yolladığı mektuplarda Avrupa'nın dine yaklaşımı da eleştirilir. Çünkü toplumun dinamizminin dinden geçtiğini bilen şef insanların dinin içini boşalttığını da gözlemlemiştir. Bir ada şefinin dini yorumu ve eleştirisi çarpıcıdır. Göğü Delen Adam ruhsuzlaşan, sevinemeyen, üzülemeyen, ağlayamayan, sevemeyen bir toplumun eleştirisidir. Medeniyeti kucaklayan dönem insanına belki de bu kitap fazlaca ruh barındırıp yahut ruhsuz gelebilecek nice argümana sahip gelebilir. Fakat romanı okuduktan sonra ayrıntılar, ayrımlar, nüanslar bir kare de olsa gözümüzün önünden geçip gidecektir. Mektup formatındaki bu roman bittikten sonra çevrenizde en yakında kim varsa ona istemsiz bir cümle kurup yaşamdan bir "an" elde etmek isteyeceksinizdir. Roman sade yaşamın yüceliğini anlatırken abartının hayatımızdan aldığı tevazuyu biraz daha hissetmemizi sağlar. Kendini bilen insanın şapkasını önüne koyup belki biraz muhasebe edeceği duyguları biraz sezdiren bu eser bize "Sade İnsan" olmanın erdemini hatırlatır...
Ümran İSTEK
Yorumlar